top of page
Yazarın fotoğrafıNurani Müdafa

KADER RİSALESİ ŞERHİ - 11

“Kader, cüz'-i ihtiyarî; iman ve İslâmiyetin nihayet meratibinde.. kader, nefsi gururdan ve cüz'-i ihtiyarî, adem-i mes'uliyetten kurtarmak içindir ki, mesail-i imaniyeye girmişler. Yoksa mütemerrid nüfus-u emmarenin işledikleri seyyiatının mes'uliyetinden kendilerini kurtarmak için kadere yapışmak ve onlara in'am olunan mehasinle iftihar etmek, gururlanmak, cüz'-i ihtiyarîye istinad etmek; bütün bütün sırr-ı kadere ve hikmet-i cüz'-i ihtiyariyeye zıd bir harekete sebebiyet veren ilmî mes'eleler değildir." (Sözler, s. 463)

“Kader mes'elesi, teklif ve mes'uliyetten kurtarmak için değil, belki fahr ve gururdan kurtarmak içindir ki, imana girmiş. Cüz'-i ihtiyarî, seyyiata merci' olmak içindir ki, akideye dâhil olmuş.” (Sözler, s. 464)

Ey insan! Senin seyyiatından ve İslamiyet’e aykırı ve muhalif bütün hareketlerinden ve ef’alinden sorumlu olduğunu Kur’an-ı Kerim emretmiştir. Zira seyyiatı isteyen nefistir ve insan seyyiatından tamamen mesuldur. Zira seyyiat tahribat nevindendir.

İnsan bazen hiçbir hareket yapmadan çok büyük tahribat yapabilir. Mesela, bir bahçenin su menfezinin yolunu açmaz. Koca bahçe kurur. Büyük bir seyyiatı işlemiş olur.

Halbuki, hiçbir hareket yapmamıştır. İşlediği iş de yoktur. Yalnız, yapması lazım gelen bir hizmeti ihmal etmiştir. Onun adem-i hareketi büyük bir tahribata sebeb olmuştur.

Elbette cezası da büyük olacaktır. Bazen bir kibritle bir mahalleyi de bir insan yakabilir. Onun için yapılmış bütün kötülük ve şerlerden insan bi tamamiha mesuldür. Kötülüğü ve seyyiatı ve tahribatı kadere havale edemez. Fakat, hasenatta ve hayırlarda ve iyiliklerde abdin hakkı azdır. Zira, iyiliği isteyen Allah’tır ve Allah’ın rahmetidir. İcad eden de kudret-i ilahidir. Sual ve cevab, dâî ve sebeb, ikisi de Hak'tandır.

Fakat seyyiatı ve kötülükleri ve şerleri işleyen nefs-i insaniyedir. Bu ise, ya istidat ile veya ihtiyar ile husule gelen şeylerdir. Nasıl ki, bazı maddeler güneşten siyahlık alır ve bir kısmı taafun eden bu hatlaar o maddelerin istidadındandır.

Fakat o seyyiatı, çok mesalihi tazammun eden bir kanun-u İlahî ile icad eden yine Hak'tır. Demek sebebiyet ve sual nefistendir ki, mes'uliyeti o çeker. Hakk'a ait olan halk ve icad ise, daha başka güzel netice ve meyveleri olduğu için güzeldir, hayırdır. İşte şu sırdandır ki: Kesb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir

Nasıl ki bir tuğlacı tenbel bir adam hava durumunu nazara almadan, mevsimin gereklerini düşünmeden, yüzbinlerce tuğla çamurunu karıştırıp yuüzbinlerce tuğlayı yapar. Fakat aynı gece şiddetli bir yağmur yağar ve o tuğlaların tamamını bozar. Bu hali gören kişi “yağmur rahmet değil” diyemez. O yağmurun binlerce faidesi var. Mahsulün yetişmesinde, havanın temizlenmesinde olduğu gibi bir çok faideleri tazammun eden yağmur elbette mahz-ı rahmettir. O yağmura şer denilmez.

Evet, kaideten, “bir hayr-ı kesirde bir şerr-i cüzi vardır. Bir şerr-i cüzi olmasın diye bir hayr-ı külliyi terk etmek bir şerr-i kesir olur. Onun için o şerr-i cüzi de hayır hükmüne geçer. Esasen icad-ı ilahide şer yoktur. Abdin kendi istidadına aittir.

Nasıl ki kader-i ilahiye netice ve meyveleri itibarıyla şerden münezzehtir. Zira kader hakiki illetlere bakarak adaletle kendi hükmünü icad eder. İnsanlar o hadisenin gizli kalan kısımlarından malumatsız olduklarından zahire bakarak zulüm zannederler.


Selam ve dua ile.

Nurani Müdafa

Şerh Eden: Nazım Akkurt

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page