RİSALE-İ NUR’DAN KADER’İ İZAH EDEN
26. SÖZÜN ŞERH VE İZAHIDIR.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ عِندَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلاَّ بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ *
وَكُلَّ شَيْءٍ أحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ*
Kader ve irade-i cüz’iye çok mühim iki mesele-i mühimmedir. Biri diğerini tespit ve te’yid ettiği ve biri diğerine delil olduğu halde, ilk etapta sathi bir nazarla meseleye bakınca, bu iki mühim hadisenin birbirine zıt olduğu görülmektedir.
Kader, sabit ve değişmez bir takdir-i ilahi olduğuna göre ve el kader-i la yugayyir (kader tağyir ve tebdil edilemez) hükmü nazara alınınca, irade-i cüz’iye tesirsiz hale gelir. Çünkü kader değişmiyor ve ilm-i ilahidir. İrade-i cüz’iye kaderi etkileyemez gibi görünmektedir.
Şayet, insan iradeyi, yani cüz’i iradesini hâkim kabul etse, her şeyin yapılmasını iradeye havale etse, o zaman kader açıkta kalıyor. Bu aciz insan iyilik ve kötülüklerin tamamının kendisi tarafından yapılmasını kabul ettiği anda, adeta kaderi saf dışı bırakıyor.
Şayet, ilm-i ilahi olan kaderi kabullendiği anda her şey takdir iledir, öyleyse irade-i cüz’iye saf dışı kalır. Hâlbuki bütün iyiliklerin tamamı kader-i ilahi ile yani ilm-i ilahiyledir ve kötülükler, şerler ve fenalıklar ise nefistendir.
Hülasa, irade çalışsa ve irade-i insaniye hâkim olsa, o zaman kaderin te’vil ve tagyiri gerekir ki, bu hal “EL KADER-İ LA YUGAYYİR” kaidesi ve hükmüne göre, kaderin değişmediği ve tagyir edilmeyeceği görülmektedir. Hatta kader takdir-i Hüda olduğundan bir saat ileri veya bir saat geri alınamaz. Böyle olmayıp ileri ve geri olursa hâşâ emr-i ilahi’ye nakise gelir.
Bu hükm-ü Kur’aniye karşısında “sadaka ömrü uzatır” hadis-i şerifinin hükmü insanı düşündürür.
Eğer, kader meselesinde ilm-i ilahi tam anlaşıldığı takdirde hiçbir zıddiyet yeri kalmaz. Hem irade-i cüz’iyenin hükmü devam eder, mesuliyeti kendi üzerine alır ve kaderde de hiçbir değişme, tebdil veya tagyir olmadığı anlaşılır. Ve kaderin hükmü sabit kalır. Çünkü kader ilim nevindendir. Hadise nasıl olacaksa, ilm-i ilahi de ona taalluk eder.
İleride bu hususların izahları teker teker yapılacaktır inşallah.
Selam ve dua ile.
Nurani Müdafa
Şerh Eden: Nazım Akkurt
Comments