[Üstâd'ımız Bediüzzaman Hazretleri’nin neşir vârislerinden Said Özdemir Ağabey'imiz; Hazret-i Üstâd'ımızın tavzifiyle Risale-i Nur eserlerini neşretme vazifesini hayatının sonuna kadar deruhte etmiştir. Bu vazife noktasında Risale-i Nur’lara "Nâşir" notu ile ta'lik ettiği bazı haşiyeleri ve takdim yazılarını İhlas Nur Neşriyat Risale-i Nur Külliyatı'nı me'haz alarak sizlere takdim ediyoruz.]
«MUKADDEME
Allah-u Teâlâ ve Tekaddes hazretlerine her an sonsuz hamd ü senâlar eder ve O’nun Habîb-i Âlişanı Resûl-i Ekrem Hazret-i Muhammed Mustafa Sallâhu Aleyhi ve Selleme ve O'nun Âl-i Beytine ve Eshâb-ı Kirâmına nihayetsiz salât ü selâmımızın, dergâh-ı İlâhîde kabûlünü, Rahmet-i Rahmân’dan niyaz ederiz.
Bu Barla Lâhikasını ve Zeyillerini, O Rahmân-ı Zülcemâl, eltâf-ı Sübhânîyesiyle, ikram ve ihsaniyle tab'ını nasib ve neşrine muvaffak eyledi.
Risâle-i Nur'un doğuş merkezi olan Barla'dan teâti edilen bu mektubların bir kısmı, sorulan ilmî suallere, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin tulûat ve sünûhat-ı kalbiye olarak verdiği cevaplar olup, diğer kısmı da, o hayat devresinde, Üstad Hazretlerine ve Risâle-i Nurlara ruh ve canlarını feda edecek derecede muhabbet ve samimiyetle bağlanmış ihlâs ve sadâkatın mücessem nümuneleri olan o fedakâr talebelerin, nurlardan aldıkları feyizleri elde ettikleri istifadeleri beyân etmekle beraber, bu asrın fikrî, ruhî, kalbî hastalıklarını tedavi eden, şifabahş hayattar ilaçlar olduklarını en tatlı ruhânî bir heyecanla ifade eden mektublardır.
Bu Barla Lâhikası Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin bizzat tashihinden geçmiş, kendi el yazısı tashihlerini ihtiva eden üç el yazması nüsha birleştirilerek meydana getirilmiştir.
Bu nüshalar ayrı müstensihler tarafından ayrı ayrı zamanlarda yazıldıkları halde, aynı mektuplar aynı sırayla birbirlerini ta'kib ettikleri görülmüştür.
Biz de aynı mektubları, aynı sırayla takib etmekle beraber, muhterem Hulûsî ve merhum Re'fet ağabeylere, Barla hayatı zamanında, Üstad Hazretleri tarafından gönderilen, ve onların gönderdikleri mektubları da istişâre ile dercettik.
Aynı zamanda Üstad Hazretlerinin tashih ederek, Barla Lâhikasının sonunda ilâve ettirdiği, Kastamonu Lâhikasında neşredilemeyen bir kaç mektubu da, Üstadın ilavesine binaen, dâhil ettik.
Cenâb-ı Hak ve Tekaddes Hazretleri, bizleri ve cümle kardeşlerimizi, bu mektublardan hakîkaten müstefid kılsın. Üstad Hazretlerinin ve bu mektub sâhibleri olan saff-ı evveldeki taleberin ihlâs, sadâkat, fedakârlık, sevgi, samimiyet, aşk ve şevklerinden bizleri de nasibdâr ederek ve onların izini ta'kib ederek, Kur'ân'a ve onun bu asırdaki hakîkatlı tefsiri olan Risâle-i Nur'a hakîki şâkird ve talebe eylesin, âmin. Bi hurmeti Seyyidi’l-Mürselîn.
Nâşir»
(Barla Lâhikası, İhlas Nur Neşriyat, s. 5-6)
«İSTİZAH
Bu KASTAMONU LÂHİKASI’nı Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Kuleönlü Küçük Ali Ağabey’e yazdırıp, tashih ettikten sonra hangi mektupların neşredilip, hangilerinin neşredilmiyeceğini bizzat kendi elleriyle işaretleyip, neşir nüshası olarak Ankara’ya göndermişlerdir.
Ma’lûmunuz matbaa ile basım devresinden evvel binlerce insan Risâle-i Nur’a hizmet etmek ve Bediüzzaman Hazretlerinin duasını almak için, Risâle-i Nur kitaplarını ve Lâhika mektuplarını elle yazıp Üstada tashih ve sonuna dua için göndermişlerdir. Üstad Hazretleri de gelen, elle yazılmış eski yazılı risâleleri ve lâhika mektuplarını tashih ederek sâhiblerine bir dua yazıp geri gönderiyordu. Bilhassa bu nüshalar ve lahika mektupları (Neşir nüshası olmayıp) matbaa ile basım neşriyatı için medâr ve asıl olamaz. Çünkü o zaman etrafa gönderilen bazı mektuplar, husûsî şahısları alakadar edip, muvakkat bir zaman için yazılmıştı, dâimî ve umuma neşr olunacak mektuplardan değildi. Ve bunlar da lahikalara yazılmıştı. Nitekim Üstad Hazretleri matbaa ile neşir için tashih ederek bize gönderdiği Emirdağ Lâhika mektuplarında, neşrolunacak mektupların baş ve sonlarını bizzat parantezlerle işaretlemiştir. Bazı mektupların bir kısmını ve hatta ba’zan mektubun baş ve son kısımlarını neşir hârici bırakmışlardır.
Kastamonu Lâhikasında da dördüncü kısmına kadar neşrolmayacak mektupların etrafını bir çizgi ile çevirmişler, neşrolacak mektupları da tashih edip dokunmamışlar.
Kastamonu Lâhikasının beşinci son kısmını da neşrolacak mektupların baş ve sonlarını parentezlerle işaretlemişler; neşrolmayacakları öylece bırakmışlar. Denizli, Emirdağ I ve Emirdağ II ve Kastamonu lâhika Mektupları umuma matbaa ile neşir için, Üstad Hazretleri tarafından bu şekilde tesbit ve tayin edilerek Ankara’ya tek nüsha olarak gönderilmiş olup, bizler de Üstad Hazretlerinin bu tesbit ve tayinine uyarak bu lâhikaları Allah-u Tealanın yardımı ve Üstad Hazretlerinin bizzat izinleri ile neşretmiş bulunuyoruz.
Bütün diğer neşriyatların da, Üstad Hazretlerinin yalnız neşir nüshalarında tesbit ve tayin ettiği şekle uymaları lazım geldiği kanaatindeyiz.
İnşallah, bilâhere bütün lâhikalar da Üstad Hazretlerinin tayin ve tesbitleri ile neşrini istediği ve tashih ettikleri mektupların orjinal asılları bilgisayarla kopyaları alınıp, tıpkı basım olarak neşir olunacaktır.
Hidâyet ve tevfiki Cenâb-ı Erhamürrahîminden niyâz ederiz.
Nâşir»
(Kastamonu Lâhikası, İhlas Nur Neşriyat, s. 3)
«EMİRDAĞ LÂHİKASI - 1
AFYON HAPSİNE KADAR
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Denizli Hapishânesinde yetmiş talebesiyle birlikte on ay mevkuf yattıktan sonra, Denizli Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1944 tarihli beraat karariyle tahliye olmuşlar ve iki ay kadar Denizli'nin Şehir Otelinde kaldıktan sonra Afyon'un Emirdağı kazasında ikâmet edeceği kendisine bildirilmiş ve Emirdağı'na gelmiştir.
Bundan sonraki Lâhikalar, Emirdağında ikâmeti esnasında yazılmış olup, Isparta'ya ve Isparta vasıtasiyle Risâle-i Nur'un müştaklarına gönderilen mektublardır. İlk Emirdağında bulunduğu dört sene içinde Risâle-i Nur memleketin her tarafına yayılmış, bilâhere 1948 de yeniden Afyon Mahkemesinde muhâkeme olmuşlardır.»
(Denizli ve Emirdağ Lâhikası 1-2, İhlas Nur Neşriyat, s. 62)
«EMİRDAĞ LÂHİKASI - 1
[Bu İkinci Emirdağ Lâhikası Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin 1948-1949 senelerinde Afyon Hapishânesinde, yirmi ay mevkuf kaldığı zamanda ve oradan tahliye edilip, tekrar Emirdağında ikamet ettiği müddet zarfında ve 1951 de Eskişehir'de iki ay kalıp oradan da “Gençlik Rehberi” mahkemesi münasebetiyle iki def’a İstanbul'a gelerek, üçer ay İstanbul'da bulunduğu 1952-1953 tarihlerinde ve daha sonra tekrar Emirdağına avdet edip burada ve Isparta'da kaldığı son zamanlarda Üstad Hazretlerinin Mahkemelere ve resmî makamlara yazdığı yazılarla, talebelerine ve onların Üstada yazdığı mektublardan ibarettir.]
Nâşir»
(Denizli ve Emirdağ Lâhikası 1-2, İhlas Nur Neşriyat, s. 400)
«Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'nin Barla'da iken, Hulusî Ağabeyimize gönderdiği ba’zı mektublar, son zamanlarda eski evlerinin duvarında, teneke kutular içinde bulunmuş, (vefatımdan sonra Sadâkatlı Vârisim) hitabına mazhar, muhterem Hulûsî ağabeyimizin arzu ve emirleri üzerine Lâhika'ya bu mektublar da ilave edilmiştir.
Nâşir»
(Barla Lâhikası, İhlas Nur Neşriyat, s. 375)
«Kardeşim, orada bir vakit dehşetli ameliyat icra edildiğinden, oradaki insanlarda bir korkaklık vermiş, onların füturundan mey'us olma. (Size müjde) bir ay evvel bir şehirde, birden on bir yerde, kemâl-i iştiyakla Sözleri yazmaya başladılar. Gittikçe Sözlerin Nâşirleri çoğalıyor. (Bu kısım Üstad hazretlerinin kendi el yazılarıyladır. (Nâşir)»
(Barla Lâhikası, İhlas Nur Neşriyat, s. 390)
«TENBİH
Malûmdur ki, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri hayatta iken, yani 1959 tarihinde ŞUÂLAR kitabını bizzat kendileri tashih ve tertib ettirerek Denizli ve Afyon'daki müdâfaa ve mektubların bir kısmını almış, bir kısmını da müstakil olarak neşrolan Emirdağ Lâhikaları ve Afyon müdafaanamesi ve zeyillerine bırakmıştır. Bu tertibde elbetteki kendilerine göre bir faide ve bir hikmet gözetmiştir. Bu tertibin herhangi bir kimse tarafından kendisinden sonra, değiştirilebileceğine dair eserlerinde, herhangi bir kayıt veya bir tavsiye mevcut değildir. Kendi nezaretleri altında basılıp tekemmül ettikten ve o günde basılan ŞUÂLAR'ı o şekil ve tertib ve tasvib edip kabul ettikten sonra o tertibi değiştirerek, ba'zı mektubları çıkarmak veya bir kısım mektubları ve kelimeleri ilâve etmek kat'iyyen doğru olmayacağı ve hüsn-ü niyetle de olsa tehlikeli bir kapı açılarak gelen nesiller için türlü şâibe ve yanlış tevessüllere sebep olacağı kanaatındayız.
Bediüzzaman Hazretleri kendisi hayatta iken en son tashih ve nezaretleri altında bastırdığı kitablar nasılsa, o tertib ve tashih esas alınmalı ve müteâkib basımlar ona göre yapılmalıdır.
Bu düşünce ile şimdi yeniden basılan bu ŞUALAR kitabını, matbaa hatâları ve nüsha farkları hariç, hiçbir mektubu çıkarmaya veya başka bir mektubu ilave etmeye gönlümüz razı olmayarak ve cesaret etmeyerek Bediüzzaman Hazretleri hayatta iken kendi nezaretleri altında 1959'da İstanbul'da Çeltüt Matbaası'nda bastırdığı 503 sahifeli ŞUÂLAR'ın aynısı olarak basıldı.
Üstad Hazretleri’nin ŞUÂLAR'a koydurmadığı sonradan ilâve edilen mektub ve ba'zı müdafaalar Afyon müdafaası ve zeyillerinde ve Emirdağ mektublarında inşâallah müstakil olarak basılacaktır.
Hidayet ve tevfiki eltaf-ı İlâhîyyeden niyaz ederiz.
Nâşir»
(Şuâlar, İhlas Nur Neşriyat, s. 5)
Selam ve dua ile.
Nurani Müdafa Heyeti
Comments